Yeni kitap falan derken ‘Grinin Elli Tonu’ ile ilgili yazmaya biraz geç kaldım. Grey’in Mehmet Aslan’a olan benzerliği, Anna’nın sarı baldır tüylerinin gözüme gözüme girişinin dışında “Benim başıma gelse” diye kendimi sorgulamaktan öldüm öldüm durdum.
-Bir kere über zengin birinin ofisine röportaj için çıkıp; bi kalemi ısırdım diye onu etkileyeceğim, ölme eşşeğim ölme. Ben o ofise ellerimin üzerinde amuda kalkarak, hatta parende ata ata girsem bile adamın ilgisini çekmem.
-Sonra o helikopterle gezdirmeler bilmem neler… İnstagram’a iki foto atacağım diye o sırada adamı kaçıracak olabilme ihtimalini geçtim. Şirket arabası varsa yarabbi şükür dediğimiz, Akbili full dolu adam bulduğumuza minnet ediyoruz neticede.
-Bana o oyun odasını gösterecek ve ben kimseye anlatmayacağım öyle mi? Zaten helikopterdeyken, WhatsApp kız grubundakilere olayları canlı yayın aktarıyor olurdum. Daha evden çıkar çıkmaz, gördüğüm her kişiye o odadan bahsedeceğime emin olabilirsin.
-Anlaşma maddeleri için sözleşme veriyor ya. Ha, okumaya üşendiğim için daha verir vermez imzalarım onu kesin. Sonra al başına bela, işin yoksa avukat ara, adamı mahkemeye ver, rızamla imzalamadım diye ağla. Off ‘olmayan’ yakışıklı zengin ama sorunları olan sevgilime dava açmayı düşündüm az önce. Sanırım bana bu yüzden güvenilmez diyorlar.
-İki cümlede bir, yok “Ben kimsenin yanında uyumadım”, “helikopterime kimse binmedi” diye konuşacak ve ben gelecek planı yapmayacağım öyle mi? Eve ikinci gelişim gelinlikle olur benim!
-Kız zengin, yakışıklı, karın kaslı Grey’le yaparken; biz bulsak bulsak en fazla bakımını mentollü şampuanla yapan birini buluruz. Şimdi itaat ede ede buna mı edeceğim yani, bu mu olay! Yemeğe de kebapçıya götürdü, midem cayır cayır yanıyor diye düşünmekten zaten o iş baştan yaş olacak.
-Artık iş ciddiye bindiğine göre, yani en azından benim alanımdan bakınca, üç ay sonra evlenecekmişiz gibi durduğu noktada eşe dosta anlattığım, hikayeleri toparlama olayı var tabi. “Ya öyle deme kız, evlerinde yangın çıkmış, annesi bunu unutmuş yangında. Zaten, ayy bak bu aramızda kalsın ama, kimseye söylemek yok. (fısıldayarak) annesi şeymiş, şeymiş işte ya. Ondan öyle zaten bu. Dedim, Grey dedim, bu işleri bırakmazsan beni unut dedim. Tamam aşkım dedi, tedavi olacakmış. O odayı da çamaşır odası yapcaz. Koca evde, çamaşırları kaloriferin üstüne asıyoruz hala.”
-Bir de aklıma sürekli, ay bu kelepçelere başka kızlar da dokundu. Ay bu iple kimleri bağladı bu adam. İnşallah klorakla temizlemişlerdir burayı. ‘Grey, konuşmamız lazım, Annem en azından bi yüzük falan takın dedi. Buraya daha rahat gelir giderim hem. Ayy bi dur be adam, sen de çat çat çat! Bişi konuşuyoruz şurada. Allahım ya!’