28.05.2010

Bir blog yazdım ve hayatım değişti



Bunu bana 3 sene önce söyleselerdi "siktir lan oradan" derdim! Şimdi bildiğin kitabım çıkıyor! "1 Haziran'da olsun, Norma'ya olan vefa borcumu ödeyeyim" dedim ama olmadı maalesef :( 3 Haziran'da ancak kitapevlerinde olacakmış. O gün de doğum günüm bu arada, hayatımın en güzel doğum günü hediyesi de bu olmalı.
İmza imza dediniz ya hani, hah işte imzalı isteyenler için kitapları öpüyorum. 2 buçuk kilo çiğdem çıtladıktan sonra dudaklarımı kemçük gibi yapıp, kırmızı rujla tek öpüp imzalayacağım. Bildiğin öpücük valla yapışkan falan değil yani.
Son dakikaya kadar Cem Mumcu'nun beni arayıp "ehehehe malsın kızım sen! Nasıl yedik seni enayiii!!! keriz kerizz... 'en güzel aşk smsleri' dışında bir bok çıkaramazsın. Biz enteller böyle senin gibi eziklerle eğleniriz, hahaha şimdi bas git evine" diyecek diye bekledim.
Çünkü rüya gibi bir şey abi, bir de o kadar iyi davrandı, her şeyimize koşturdu etti. Yayınevi bilmem nesi değil de amcamın oğlu sanki, her şeyle öylesine ilgilendi.
Sonra Selçuk ve Işıl her gün arayıp "senin yazdığın -de ve -da lara sıçayım, kalk git falım sakızına şiir yaz embesil karı" diyecekler diye bekledim... ama sağolsunlar kan kustular, kızılcık şerbeti içtim dediler gık demediler...
Sonra Çağatay, günlerce "şunu yapalım, bunu edelim, bak bunu da yapacaz" diye canı çıktı her şeyle tek tek ilgilendi, ben de oturdum adama yanlışlıkla "götünü keserim" diye bir mesaj attım. ayy o çok kötüydü ya, yavrum güldü geçti o da naapsın mallığıma verdi heralde.
Ve kızıl saçlı afet Ebru; videoyu, kapağı hazırlayan kişi yani. Ortaya bu kadar güzel bir şey çıkarttı ki sevinçten ağladım lan, Erik bana yüzüğü taktığında öyle ağlamamıştım!
En önemlisi kitabı alsanız da almasanız da... Bana her gün küfür etseniz de sevseniz de... Resmen sizin sayenizde oldu!
3 sene boyunca takip eden de vardı, bir ara bakıp giden de bütün manitalarımı benden iyi ezberleyen de sadece bana küfretmek için gelen de. Buraya derdimi yazdığımda arkadaşlarımdan, ailemden önce bana yardım için çırpınan da.
Depresyonun en dibindeydim buraya yazarken, işsiz, parasız, terkedilmiş bildiğim eziktim lan. Baktım olmuyor bu şekilde en sıradan şeylerden, komik anlar çıkarmaya başladım. En azından dedim ilerde okuduğumda acıyı değil gülünecek detayları görürüm diye. İyi ki böyle yapmışım diyorum şimdi ve iyi ki yazmışım bloga.

Alırsan hani diyerek reklamımı da yapayım bari :Pp Buraya tıkla
Bu da Dizüstü Edebiyatın Tıkı

12.05.2010

"Küçük Aptalın Büyük Dünyası" kitabını almayanın evini yakarım!!!!

Hanii teee ne zaman bi yazarın evinde yemek yedim gibi bişi yazmıştım ya, haa onu yazabilirim artık...
Şimdi twitter diye bir hadise var ya, ben öyle 140 karaktede derdimi anlatmaya çalışırken bir mesaj geldi "Cem Mumcu" dan... kitap dosyasınız tırıvınızı getirin gibi bişi yazıyor. Sonra Her Boku Bilen Adam var hani o da blogcu, mesajı okurken ona sordum, o da dedi "ee bana da geldi bu mesaj"
Iyyyy dedim spam yapıyorlar demek ki, böyle kişilere "kitabını getir" yazacaklar sonra tabi bunlar da "vayyy taşşaını yediğim yayınevi" diye her yerde reklamını yapcak. Kitap dosyalarını da okumadan "biz size döneriz" diyecekler. Yani ben yayınevi şeyi olsam reklamımı böle yapardım...
Ondan amaan yaa dedim, HBBA'da bi sorayım dedi, neyse bunlar konuştular ettiler... Meğer sadece ikimize göndermiş bu yazıyı.. Buluşma günü falan ayarlamışlar hep beraber tanışcaz...
Bi de o dönem, şizofren bi hatun var bana takmış! Yüzünü bile görmedim hatunun ama böyle neler saymış. Kızı birebir tanıyanlar da raporlu hasta, siktiret falan dediler... Boşverdim ama içten içe de "lan bu o hatunun işi olmasın manyağın teki yapar yapar Cem Mumcu hesabı alıp twitterdan." diye de düşündüm.
Neyse işte böyle bir şüphe bir güvensizlik derken buluşma günü geldi çattı. Nişantaşında bir cafeye gittik HBBA ile bekliyoruz.. Göbeğim fırtlamasın diye sabahtan beri bişi yememiştim o yüzden başım falan dönüyor. Tansiyonum nasıl düşük! Ayran alcam kendime HBBA diyor ki "kızım görüşmede ayran mı içilirmiş" Soda mı ne aldım o açlığımı daha da gurul gurul etti..
Bekliyoruz bekliyoruz gelmiyor adam.. Dedim yemin ederim o psikopat karının işi, sağdan soldan da kahkaha sesleri geliyor HBBA'da dedi kesin o keklendik falan derken, dışardan Cem Mumcu ve yanında kızıl saçlı bir afetin geldiğini gördük. Bir ohh çektim en azından adam kendisiymiş diye... Geldiler oturduk, kimsin nesin muhabbeti yapıyoruz ama benim tek düşündüğüm şey masanın ortasında duran kruvasanlar... Bunlar konuşuyor böyle HBBA hayatını falan anlatıyor, başarılarını, aldığı teşekkür belgelerini, okulun en çalışkan adamı olduğunu, okumayı çok çabuk söktüğünü falan...
Bana geldi sıra, çocuk lisedeyken bilmem ne kurulundaydım bile dedi... Benim hayat hikayem ise eheheh lisede hep 9 yazıf getirirdim, okuldan atıldım sonra, üniversitede herifin birin aşık oldum, sonra başkasına başkasına derken falan gibi gereksiz "öl sen bee" diyecekleri türden bir hayat hikayesi sundum...
Bi de dünyanın en cana yakın insanları, lan sen yazar psikiyatrist sonra ne bilim televizyon programı falan yapan birisin, insan böyle yakın mı davranır, sürekli gülüyorlar falan her yapılan şeye espri buluyorlar. Hani biraz kasılsalar kendimi daha iyi hissedecem, onlar böyle laylay şambali olunca bu masada birilerinin kasılması gerekli o da ben olayım bari dedim...
Kasılmamın diğer nedeni tabii açlığım, midemin içinden gelen sesleri duyuyorum.. Şimdi diyorum yemek alayım, üstümdeki elbise o kadar dar ki, midemi içime çektiğim için götümden çıkacak neredeyse, bir bardak daha su içersem patlayacak o elbise... Bi de sandalye de rahatsız, yemek yemeyim en iyi dedim. Sevgili arkadaşım HBBA ama orada "ehuehuehu PuCCa açlıktan ölüyordu" diyince ona öyle bir bakış fırlattım ki, deldim gözlerimle resmen hemen hoop kıvırdı o da.. işte böyle ben açlığım elbisemin darlığından nefes borumu sıkan baskı ile beraber, kitapları konuştuk ettik siz hazırlayın gönderin dedi.. Sonra Sami Hazinses'i twitterdan sevdiğini söyledi.. "O benim arkadaşım yaaee" dedim, "üstelik blogu var ahanda bu alın bakın" diyince. "Ben bakayım size haber vereyim olmadı 3 tane sırayla çıkartalım" dedi. "İlk PuCCa'nın olmak üzre..."
Yalnız öyle bir şey ki, o hafta içerisinde yeni bir iş buldum, aynı gün ev arkadaşımı buldum, ve kitaba karar verildi..
Aynı haftada yani bu... 1 senedir hayatım sikko bir biçimde geçiyordu bi anda her şey döndü, bi anda yani..
Sadece ve sadece Erik'le aramız acayip kötüydü o dönem. Pezevenk ben iş bulunca çok bozuldu, bi de kitap olunca bildiğin ezik gibi mi hissetti naaptıysa, "Ben kimim ki senin yanında dolanıyorum" durumlarına girdi.. Valla lan, "çöpü döksene tatlım" diyorum...
"Tabii çöp dökeyim zateni ben kimim senin işin var kitabın var ben çöpü dökmeye layığım"
"bas git manyak mısın" diyorum
"bak bak bak şimdiden başladın, hemen ilk fırsatta beni tekmeledin belliydi"
2 hafta böyle gına getirtti bana, her lafından biri buydu.. Sonra alıştı allahtan neyse ki artık yok öyle tutumları...
Neyse işte ertesi gün oldu, Cem Mumcu evine davet etti bizi yemeğe. Tabii yemeğe davet diyince böyle yazar evi şamdanlar falan Kürşat Başar'ın sahur programı ambianslı yemeği gibi bişi sanıyorsun. Alakası yok sevgilisiyle beraber bize yemek sepetinden sosis söylediler...
Ama evlerine ayakkabıyla girdik bi de bembeyaz ev.. İçim acıdı o ayakkabıyla dolanırken içerde... Bu kez tabi akıllılık yaptım kot giydim gittim ki en azından olaya kendimi vereyim diye...
Orada bir muhabbet bir muhabbet, kitap dışında her şey hakkında konuştuk yemin ederim...
Dünyanın en komik ve eğlenceli çiftiydi valla...
.....
Hah işte ben o geceden beri kitabı yazıyorum, o yüzden buraya da çok yazamadım. O dönem içinde Erik evde Pes oynadı ben pc başında yazı yazdım. Yüzük ve ev arkadaşım dışında hayatımda bir atraksyon bile olmadı... Çok çok çok kötü bir durum hariç (onu da kitaba yazdım spoiler ehehehe)
Kitaba buraya yazamadığım her şeyi yazdım yaa. Bazı şeyler vardı yakalanırsam sıçarım diye neyin kim olduğunu şaşırtmacalı yazdıklarımdan onları da net tak tak tak yazdım valla.
Üstüne üstlük oramı buramı da gösterdim kitapta! yaa yaaaa...
Burayı kitap haline çevirmedim yani... sıfırdan dan başlayarak yazdım... (anam ağlaya ağlaya)
Bunun dışında gazeteye de çıktım lan, twitter ünlüsü ayağına üç beş twitçiyle ayy onları da koyayım, Star, Hürriyet, Milliyet
Yani demem odur ki şansım dönüyor mu ne! Sadece eski sevgilimden intikam almak için açtığım sonra ona kıyamayıp burada kendimi kesip arabesk halde takıldığım, ardından o kadar yalnız kalınca iç sesimi koyduğum yer sayesinde bana bambaşka bir kapı açıldı...
Ne kadar çok robbie williamslan sevişmek sonra Obama'yı suikastten kurtarmak, Bradle film çekerken bana aşık olması gibi hayallerim var olsa da bu durum rüyamda bile göremeyeceğim bir şeydi sanırım...
Umarım bu işten de yırtarım yaa, başarırım yani. Allahım başarayım da en azından bıyıklı ev arkadaşımdan kurtulayım...
Gerçi şey kısmı acayip koyuyo yine isim falan saklı olcak çünkü. Facebook hesabımda bile "kitabım çıktı mihi" diyemem.. Sonra iletime bile yazamayacağım lan, okuyacaklar ama egoma yararı olmayacak :( onda da napalım gülü seven dikenini de yer..
Kitap çıkarsana sen diyenlerin de isimlerini tek tek aldım, eğer almazsanız evinize gelip yakacağım :Pp
Yalnız kitabın kapağını görünce çığlık attım resmen o kadar güzel oldu ki anlatamam... Kalbim boğazımda güp güp güp atıyor.. Adı "Küçük Aptalın Büyük Dünyası" olacak...
1 Haziran olsun istedim kitap için, Norma'nın doğum günü yani. Umarım bir sıkıntı çıkmaz tam o tarihte onun için bir şey yapmış olurum....
Bu arada hepinize çok teşekkür ederim :)

1.05.2010

Sevmediğim otu Murphy'e sokayım iyi anlaşırlar

Evde mi kaldın? Sevgilin terk mi etti seni? Manitan evlenmeye adım atmıyor mu? Hemen pılını pırtını bir de 4000 lirayı toplayıp, bize yerleşiyorsun. Bir hafta kaldıktan sonra, kocan hoop kolunda.. Bıyıklı ev arkadaşım bana demişti de inanmamıştım. Karı dedi ki "kim yanımda kalsa ya da bizim orada çalışsa 2-3 aya kalmaz evlilik yolu gözüküyor. Herkesi evlendirdim ben" inanmadım o zaman gülüp geçmiştim... Ama şu anda bir tek taş sahibiyim!!!
Ve Erik bırak yüzüğü müzüğü, evlilik denilince 300 km koşan bir tipti.. Şu anda da porselen çaydanlık falan bakan biri haline dönüştü... Gerçekten de karı tekke gibi bişi.. 4000 lirayı ver, bize yerleş hoop kocan koynunda...
Bu arada haftaya babamla tanıştırıyorum erik'i... Kardeşim buradaydı, onun ailesi falan filan derken biz iyice bildiğin nişan çiftine dönüşüverdik.. Hatta öyle ki kendimden tiksindim bi an..
Tek taşım var ve ben bu sorumluluk altında ezim ezim eziliyorum.. ezildiğimle kalsam iyi mutasyona uğramışım sanki... Mesela cillop gibi çocuklar görüyorum böyle hafif kesecem güneş gözlüğünün altından, o anda bi parlama, bi nur gözümü alıyor, hooopp bakıyorum parmağımda bir yüzük.. O yüzük böyle Erik'in suratına dönüşüyor, o çocuğu keseyim kesmeyeyim telaşına düşerken, o oradan konuşmaya başlıyor.
"Ayıp değil mi yaptığın! yüzük takmış kadınsın artık biraz ağır ol! yoksa haketmiyor musun o yüzüğü haa??" diye.. töbeler olsun, 1 sene azmettim sabrettim öss sınavına girermiş gibi ter döktüm, kazandım o yüzüğü iki bebe kescez diye vicdanımla oynayıp kendimi kasmayayım diyorum ve başım öne eğik gidiyorum..
Bir ağırlık, bir hanımlık çöktü bi de üzerime sanki.. Yüzüğüme uygun elbiseler falan seçmeye başladım.. Utanmasam döpiyeslerle dolanacam sağda solda..
Nasıl kaptırmışsam kendimi geçen gün tencerelere bakıyorum "ayy maaşı alayım da şu çiçekli olandan alayım" diye.. Lan salak karı çay bile yapamıyorsun sen, bi de güllü dallı porselenli şeylere bakıyorsun..
Konuşmalarım falan da değişti artık konuşurken "biz" diyorum..
- yarın geliyor musun?
- geliyoruz ama Erik geç gelir sanırım
- ya lostu izlicem bütün gece ben son sezon müthişmiş
- Biz de Erikle geçen izledik, Erik etkisinden çıkamadı
- Peripetinin makarnası güzel oluyodu
- Erik de öyle demişti ya evet evet
Her şeyi sevgilimi katan iğrenç bir insan oluverdim.. O kadar adamla dalga geçerdim, ederdim ama yüzüklerin efendisindeki gibi bişi bu.. Taktığın an boyut değiştiriyorsun...
Ayy çok kötü, sıkıcı boktan bir insana dönüşüverdim.. Gittim elimdeki son parayı 3 tane her yanında böcekler pembeler allar güller sıçan nevresim takımlarına verdim...Tıkladığım internet siteleri de yemek blogları oldu.. Bi de saatlerce hayal kuruyorum, ayy şu fil taşşaklı somon salatayı Erik'in entellektüel misafirleri gelince yaparım.. Şu patatesli böreği de anası babası gelince işte...
Entellektüel misafiri de kim gelecekse artık, nasıl kaptırdıysam kendimi olaya, erik gözümde ODTUnün dekanı gibi bişi geldi sanırım..
Sonra "hadi dışarı çıkalım" muhabbetine girdik iki üç kez.. Ben içmedim! Bildiğin içmedim.. Bütün gece yanlarında oturup sütlü kahvemden içerek "başım ağrıdı eve gidelim tatlım" yaptım...
Ben böyle küfürsüz, flörtsüz, çeyiz kızları gibi ortalıkta dolanırken bi anda kendime geldim..
Bi de garip bir çift olduk, erik pes oynuyor, ben pc başındayım, tek muhabbetimiz "duvar kağıtları, yazın nerede tatil yapalım, babamın yanında onu söleme, annemlere giderken kek alalım..."
Bi de ev arkadaşım 2 haftadır falan yoktu. Biz çok evde beraber kaldık. Artık böyle direk uyku moduna da girdik, "içerde birileri var yapmayalım" "tamam tatlım" diyip yatıyoruz..
Market alışverişi yapmaktan zevk alan çiftler haline geldik. Tam ikeaya gidecektik ki dur dedim Erik.. Bak yanlış yoldayız, bunlar şimdi bize cazip geliyor ama sonra pişman olcaz. Bütün boşanan tipler böyle başladı. Evlendikten sonra değişmemiz lazım..
Diye oturdum uzun uzun anlattım. O sırada Pes oynadığı için bi şey duymadı.. Koy götüne gitsin dedik devam ettik..
Bizim bu nişanlı çift mihi muhattebimiz bu sabaha değin güzel güzel, anı yaşayarak sonucunu düşünmeden devam ediyordu ki bir olayla karşılaşana kadar!!!
....
Ev arkadaşım artık eve geliyor diye böle temizlik yapalım dedik, karıya ayıp olmasın.. Kalktık markete gittik, bi güzel aldık cifleri, yer silleri falan mutlu mesut elele kolkola, kanser yapıcı maddeler hakkında konuşarak eve dönüyorduk..
Tam evin oraya gelince apartmanın önünde iki adet sarı, böyle ışıl ışıl parlayan, orospumsu mu desem, sürtük mü, allah belalarını versin mi, kalleş köpek falan mı diye devam edemeyeceğim cisim bekliyor... Dış kapıyı açmak için uğraşıyorlar.
Zaten bu dış kapıları yapan firmaların tek özelliği o anahtarı takarken biraz dışarı çıkartıp kendine çekmek zorunluluğunda olman sanırım. Ulan bütün dış kapılarda aynı sorun mu olur. Bu mudur bu işin kuralı anlamadım ki?
Bunlar böyle garip gurup konuşarak açmaya çalışıyordu ki, bi baktım koşarak Erik yanlarına gitmiş karıların, kapıyı açıyor...
ben de arkasından pıtır pıtır koşturuyorum, o elimdeki cifleri tek tek götüne sokmak için!
Hoop erik açtı kapıyı, çocuk beni unuttu bi an "buyrun bayanlar" dedi.. Benim zaten orada beynim pıt pıt pıt atmaya başladı.. Kızlarda rusça konuşunca allaaaahhhhhhhhhhhhhhhhhhh!!!!
Yemin ederim taramalı tüfekle hepsini taramak istedim...
Derin derin nefes aldım, elimdeki poşetleri erik'e fırlattım.. Gözünün içine öyle bir baktım ki.. Anlamadı, bu kez asansöre doğru koşturmaya başladı, kapıyı açtı bizi içeri aldı...
Canım ya çok naziktir.. Evde ölsem pes'in başından kalkıp bana su getirmeyen herif, sifonu çekmeye erindiği için "puccaaa yaa sifonu çekiversene" diyen hayvan! beni bi defa otobüste unutmuş camış, orada centilmenlik yapmaya başladı..
Beraber bindik asansöre.. Kızların memelerinin oralarda bi yerde kayboldum ben.. Ezik sünepe gibi hissediyorum kendimi. Zaten terlemişim kokuyomuyum napıyorum, bi de saçımda ki yağın da biri bin para. Öyle aralarında acınası halde duruyorum.
Erik'in de gözleri ışıl ışıl.. Babası bisiklet hediye etmiş ilkokul bebesi gibi.. Nasıl gülüyor, nasıl sevinçli..
Orada aklına girsem neler düşündüğünü, nasıl fanteziler içerisinde gidip geldiğini tahmin etmem zor değil. İki sarı rus kızı ve bir hobitle, küçücük asansörde allaahhhhhh. Yer misin yemez misin.. Gerçi hoş beni fantezi dışı tutuyordur, sevgili kontenjanından sadece o da izlesin bari yazık diye düşünmüştür...
Döndüm ona karnına bir tane vurdum "o aklından geçen hayalleri sakın ama sakın kurma kes hemen!! yoksa ben kesecem" diyince "yaaeee ne diyosunn yeaaaaa" falan gibi ergen çocuk taklidi yaptı, pislik torbası!
Bizim üst katlarda bi yerde oturuyolar, çünkü ilk biz indik.. Geçiyoruz yanlarından kızların ayaklarına bastım, elimdeki poşeti de bi tanesine vurdum, yanlışlıkla olmuş gibi..
Erik'e de döndüm "sakın şirinlik yapma şunlara gel" dedim kuzu kuzu geldi..
Eve girdik, bunun surat asıldı, bi mutsuz oldu.. Çocuğumu sokakta oyun oynarken zorla eve alıp, ders çalıştıracakmışım gibi hissettim.. O surat nasıl ama böyle... Aaa pezevenge bak karılardan ayrıldı diye depresyona girecek..
- Ne oldu ayrıldın diye karılardan ağlıcan mı?
- Ya ama komşuların onlar biraz nazik olalım hadi yemeğe çağralım
- erik ağzına sıçarım senin
- aa çok kabasın çok bak o kızlar hiç öyle konuşuyorlar mıydı
- erik valla geliyor kafana haa
- rus kızları en iyi eşmiş valla ben diyim de ehehehe şaka yapıyorum yeaaaa canımsın benim sen okyanus gözlüm, yerli rusum.. onlara bin basarsın sen gel hadi yanıma...
Bu erkeklerin en nefret ettiğim huylarından biri, böyle sinir olduğun bi şey üzerinden sürekli olarak seninle dalga geçmesi.. Ona sinir olmuşum işte daha ne ehehe ohahaha hihihi diye mal mal laflar söylüyorsun... Kafandan geçenleri de biliyorum lanet olsun ki "ayy pompikim beni seviyooo benden başkasına bakmaz mihi^_^" karılarından değilim.. Ya da erkeğin kafasından geçeni bilmeyecek tiplerden... Ama bu yaptığına bir ceza bulmalıyım, öyle kolay o dış kapı muhabbetini affetmeyeceğim!!!!!
Bundan sonra Erik bizim eve asla ve asla gelmeyecek. Bu mahalle sınırları içerisine girmeyecek. O yaptığı espirilerin hepsi tek tek götüne girecek. Ayrıca babamla beraber aynı zamanda halamlarla da tanıştıracağım..
Hayatının en kötü günleri seni bekliyor erik!!! Gelecek haftasonu halamlar ve babamla geçireceğimiz zamanlarda andım olsun asla senden yana çıkmayacağım.. Seni kurtların arasına koyun gibi salacağım!!! Sana bugün yaptığının cezasını acı acı ödeteceğim..
Ve o rus kıları için de hemen imza falan toplayacağım, tamam mahallede ki, zencilere, japonlara hatta travestilere ses çıkarmadım ama bu çok fazla!!! Kusura bakmasınlar ben her gün bu işkenceyi çekemem, kalksınlar gitsinler başka yerde otursunlar! Sevmediğim ot burnumda bitiyor resmen...