Kendime böyle bir ölümü düşünmüştüm ki karaciğerimde büyüme ve yağlanma olduğunu öğrendim. Cildim bok gibi olmuştu ve olmayan göbeğim bile arap kadriyle yarışır biçime girdiğini görünce alkolü hayatımdan bir süre çıkarmaya karar verdim. Bunun yanında canımı sıkan her şeyi geride bırakayım dedim.
Bir sabah PMS'nin de etkisiyle, uyandığımda "bu şehir çok gri ben sıkılıyorum, nefes alamıyorum, odamda ki pencereden bakamıyorum bile" diye ağlamıştım. Akşamı eve geldiğimde Erik bütün tavana kelebekler yapıştırmıştı. Pencereye ise manzara fotoğrafları. İlk işim onları parçalamak oldu, ne zaman baksam "sen bu kada

Yeni bir eve çıkacak param olmadığı için gidip ev arkadaşımı yöneticiye şikayet ettim. Gittim kadının evine, böyle mahçup, ezik bir halde, başladım anlatmaya... Ailem duysa öldürür diye girdim olaya, eve her gün erkek atıyor ben rahatsız oluyorum, ne yapacağımı bilmiyorum, hiç param yok başka yere de taşınamam" falan filan diye verdim gazı kadına... Yönetici de geldi bizim bıyıklıyı uyardı, "burası aile apartmanı hiç hoşnut değiliz sürekli şikayet geliyor diye" Aman aile apartmanıymış, apartmanda ruslar kalıyor yahu ne ailesi, ne apartmanı diye hatun yine çatçatına devam etti. Bu kez ben de bütün yüzsüzlüğümle ne zaman olaya başlasalar, kapılarını çaldım, sürekli içerden onu çağırdım, eve arkadaşlarımı çağırdım. Sonuç, bir haftadır yiyişmiyorlar.
....
Böyle her şeyi temize çekerken arkadaşlarla geçen gece çıktık dışarı. Kendime sözüm var kesinlikle içmeyeceğim... Allahım saatler geçmiyor sanki, bir dandik soda çabuk bitiyor, herkes bir şeyler içip muhabbet ederken benim kalbim daralıyor...
O kadar kalabalık ki insanlar beynimi yiyor gibi... ben ne zaman bu hale geldim, hiçbir şeyden zevk almayan biri oldum diye kendi kendime düşünürken lan bari sağa sola bakınayım hep kafam iyiyken gördüğüm insan grubu aslında nasılmış diye...
1- Kızlar sakın ama sakın yok gece çıktığımızda bana asılıyorlar, yok peşimize takıldılar,yok geldi bana sardı diye götünüz kalkmasın... Öyle çirkin insan evlatlarına asılıyorlar ki aklınız hayaliniz şaşar. One night stand denilen şeyin nedeni bence sadece bu, kafan iyiyken hatun adeta bir penelope cruz, ayılınca hoop oluyor kibariyenin annesi...
2- Elinde bir votkayla bütün gece sağda solda bir ekmek çıkar mı diye dolanan garibanları gördüm çok üzüldüm hallerine...
3- Eğer yanında ki kız uzun süreli sevgilisiyse adamın, tek yaptığı şey taburede oturup sağı solu keserek offlayıp pufflamak. Yok daha yeni başlamışlarsa kızla yiyişmek; yanında ki kıza askıntı oluyorsa götünü göbeğini kıza değdirmek için çaba sarfetmek...
4- Piyasa yapmaya gelen kızlar kabak gibi belli oluyor ortak özellikleri yanık sarı kabarık ama düz saçları. Halasının kınasında giydiği topuklu ayakkabıları ve şeffaf sütyen askıları... Mekanda birileriyle kesişip kesişip 2 dakika da bir tuvalete gidip makyaj tazeliyorlar, hani arkalarından gelirler diye.
5- Kaç sene geçti hala şu taktiği uyguluyorlar "ben Antalya'dan geldim, burada gece hayatı yok" diye yanınıza yaklaşan kekolar. Ölün artık ya vallahi ölün...
6- Sırf bir parça yakınlaşayım diye kulağınıza dilini sokarak konuşan yabancıların o dillerini kırt diye kesesim geldi..
7- Bir insan sarhoş olmaya başlayınca ağzını şapırdatmaya başlıyor.
8- Dans eden erkekler kadar tiksinç bir şey yok sanırım, yani büyük konuşmayayım ama sevgilim yanımda sağa sola kaykılsa ağzına vururum iki tane. Bir defasında bi arkadaşım dünyanın en yakışıklı diş doktorunu tanıştırmıştı benimle. Herifi bir gör ama bir içim su resmen ta ki dan edene kadar, dirseklerini yalıyordu yahu dans ederken bırrrrr korkunç!
9- Ve rus kızları sizlere daha bir sözüm yok Allahsızlar, hiç mi kılınız tüyünüz çıkmaz sizin, bir tane batığınız olmaz pürüzsüz sürtükler!
Yalnız anladım ki sarhoş değilsem hiç çekemiyorum o tip yerleri hiç hem de...
Sonra neyse çıktık oradan gidiyoruz, kızılkayalara geçtik ıslak hamburger alacaz, sırada bekliyorum öyle yan tarafıma doğru bir döndüm, Pekmez!
Öyle bir bakakaldım o da döndü bana doğru aramızda 3 metre var yok... Kafamı çeviremiyorum da çevirmem lazım utanıyorum çünkü..
Onu ilk gördüğüm anda ki gibi şeyler oldu içimde... Sesim soluğum kesildi, elim ayağım uyuştu... Bakıyoruz birbirimize ama hiç konuşmuyoruz selam versem mi, gülümsesem mi, dudaklarım kıvrılıyor ya kafasını çevirirse diye düşünüyorum. Ya böyle vahşi hayvan belgesellerinde olur ya ürküp kaçmasın diye kılımı kıpırdatamıyorum. O da sanırım aynı şekilde hiç kıpırdamıyoruz çünkü... Dedim kaybedecek bir şeyin yok, her şeyini kaybettin zaten, gülümse Pekmez'e.. Gülümsedim kafamı biraz öne eğip, o da aynen güldü bir adım attı bana doğru kalbim yerinden fırlayacaktı, koşacaktım ona doğru o sırada "özür dilerim" diyecektim. Elimden tutacaktı sonra hiçbir şey söylemeden bakacaktı sadece... Ben bu hayalleri kurarken, arkadan bir kadın sesi duydum, "Pekmez!" diye... Döndüğümde anladım, kendi hayatıma da onun hayatına da kararsızlıklarım ve gel git aklımla nasıl sıçtığımı...
Pekmez'in evlendiğini tamamen unutmuşum, o bir zamanlar ön tarafında benim oturduğum arabası gelin arabası olmuştu hatta. Eskiden böyle eski sevgilisi evlenmiş kızlar bana acayip kekomançi gelirdi. Bir de şimdi bak, Ankara'daki de bugün yarın evleniyormuş... Evlilikten korkan herifler benden hemen sonra buldukları kızlarla hemen mutlu sona ulaşıyorlar. Ben de hala yanlış tercih yapıyorum...
Pekmez arkasını döndü gitti, elimde ıslak hamburgerle izledim o arabanın gidişini, o arabayla birlikte Ankaradaki, Erik, Pekmez, Siğil hepsi gitti... Hayatıma girip beni ben yapan, benden bin tane daha ben alan adamların hepsi bitti...
Hepsini affettim, zaten hiç birinin de soyadı bana yakışmıyordu...
Artık yepyeni bir hayata adım atıyorum, bu kez geçmişle değil gelecekle yaşamak için. Sanırım diyetimi yeterince ödedim...
Bu da şarkısı olsun yazının: http://fizy.com/s/1ajdg9