
24.02.2011
Ölüyorum, duymuyorsun.

14.02.2011
Sevgili evren, seni aldattığım için üzgünüm
Hayali sevgili
İşten, eşten, evden yenisini bulmadan ayrılmayacaksın! Ne kadar acımasız olsa da kural bu, paranın parayı çekmesi gibi erkek erkeği çekiyor olmalı. Bir sevgilin varken etrafın yakışıklılarla dolup taşıyor. Ne zaman ayrılıyorsun hooppp adamlar aynı anda yok oluyor… Bunu düşünerek atacağım ilk adım, evrene yanlış sinyal vermek olmalı dedim. Şu an bir sevgilim varmış gibi davranıyorum. Arkadaşlar aradığında, “aşkitomlan film izleyeceğiz bebişim yaa gelemem” falan diyorum.

Oysa evde oturup “öyle bir geçer zaman” dizisini izleyerek, o uzun bacaklı yosma Caroline’a küfürleri yağdırıyorum! Arada bir kavga etmişiz gibi davranıp içiyorum falan, sorunları olan bir ilişkiden kaçmaya çalışan bir kız havası yaratıyorum. Yeni tanıştığım her adama bunu öyle bir yansıtıyorum ki söylediğim yalana ben inanıyorum, bi süre sonra flört ederken vicdan azabı çekiyorum. Yalnız bu hayali sevgili olayının kötü bir yanı var ki, bir süre sonra bu işi şizofrenliğe döndürebilirim. Yani aslında bu iyi bir şey tabii ben bile inandıysam bu olaya, evren gani gani inanır. Burada ki amacım sevgili varmış gibi davranırken bir yandan evrenin bana kısmet yollaması, hadi onu yapmadı diyelim sevgilimin aslında olmadığını görünce kafası karışıp “anaaa bu kızın manitası vardı yahuu” diyerek bana tez elden bir tane ilik yollaması.
İç çamaşırı çekmecesi
Bir gün seks yaparım umuduyla alıp, çekmecenin en güzel köşesine koyduğum bütün çamaşırları giydim. Öyle bir olay gerçekten var çünkü onlar saklandıkça giyemiyorsun, küflenecek yahu köşede kala kala garibanlar. Tabii kotun altına giydiğim fırfırlı tangalar gün boyu beni rahatsız etti, zırt pırt tuvalete gidip onu parçalamak isteğiyle yanıp tutuştum ama yapacak bir şey yok! Birkaç tane de kendime o biçim garip çamaşırlardan aldım. Ama en önemlisi jartiyer denilen şeyin bende seksi durmadığını fark ettim. Hatta öyle ki insanı sevişmekten, kadından hatta dünyaya geliş amacından bile soğutabilirmiş. Kalın bacaklıysam suçum ne yani, o jartiyerin çorap kısmı öyle bir sıkıyor ki portişikkk diye bir kütle yağ popoma doğru yayılıyor. Çok çok kötü bir görüntüydü, sanırım son ilişkimde var olan sorunumuzu da bu sayede anlamış oldum…
Evlenmek istemiyorum.
Bir şeyi çok istediğimiz zaman olur geyiğinin olmayacağını taa bebe belikken öğrenmiştim. Sen vazgeçtiğin an oluyor olaylar. İstediğin sırada sadece acı çekiyorsun, umut denilen şey insanı mutlu etmiyor maalesef. O yüzden artık evlenmekten vazgeçmiş gibi davranıyorum. Evli arkadaşlarımı görünce “Yaa bu yaşta ne evliliği çıldırdın mı?” diye ağzımı yaya yaya konuşuyorum. Topalak çocukları gördüğümde sevmiyorum yanaklarını sıkıp “ayy çocuk yapasım var” diye çıldırmıyorum. Aksine “hayatta en son istediğim şey çocuk” diyip duruyorum. Planlarıma göre seneye bugünlerde hamile kalmış olmam lazım!
Büyük konuşmak
Atalarımızdan öğrendiğim en acı deneyim, büyük konuşmamak gerektiğidir sanırım. Iyy, mıyyy diye ne dediysem başıma gelip duruyor çünkü. Üniversite birinci sınıfta “O şaşı göbekli malın bile sevgilisi var, ıykkk bir milyon gönlüm olsa birini vermem” dedikten 1 ay sonra çocuğa sırılsıklam aşık olup, 4 sene ilişkide kalıp, bir sene nişanlı kalmamla bu durumu teyit ettim arkadaşlar! Büyük konuşma olayı gerçekten var. O yüzden konuşacağım şeyleri tek tek seçiyorum artık. Misal, “Engin Altan Düzyatan mı ıssız bir adaya düşsek, muzlara sarılırım adamla olmam” Oysa içimden geçenler, ıssız ada, Hindistan cevizi aromalı kremler, hamak mamak mavi göl filmi nınınınınının!!!!!!!. Sonra “Murat Boz yani gelse yalvarsa ağlasa gene de suratına dönüp bakmam” “Ayyy hem zengin, hem yakışıklı, hem çıtır, hem dürüst, hem akıllı, hem sadık, hem komik bir adamla birlikte olmak mı, Allah yazdıysa bozsun hayattaaaaa imkansız yani” Diğerlerinden olmasa bile bu olaydan acayip umutluyum kesin bir şeyler olacak, yüzde yüz çalışıyor yani bu durum!
Geriye dönüp bakmamak
Benim şöyle bir huyum var, sevgililerimi unutamıyorum. Aradan kaç sene geçmiş olsa da onlar bana ait olmalılar. Yani hayatlarına kimse girmemeli, hala ilk günkü gibi bana aşık kalmalılar. Ne zaman arasam onları bulmalıyım. Kıyafetlerim gibi olmalılar yani, giymiyorsam dolapta kalmalılar. Elbet bir gün giyerim umuduyla saklamalıyım. Bu tabii yoruyor insanı doğal olarak. Geçmiş defterlerim hiçbir zaman kapanmıyor. Hala lisede çıktığım çocuğa bile hesap sorabiliyorum. Öyle bir manyağım yani, adamlar benden sonra evlendi diye kıyametleri kopartıyorum, düğünlerini basmayı kendimde hak gibi görüyorum!
Geçmişi düşünmek geleceğe odaklandırmıyor olabilir dedim kendimi. Ve o kadar iç içeyim ki geçmişimle her ayrıntıyı bir şeylere bağlamak zorunda hissediyorum kendimi. O sebeple yeni hiçbir şey dikkatimi çekmiyor içerisinde yaşanmış bir anımı bulamazsam… O sebeple özel şeyleri sakladığım kutumu atmakla başladım işe. Bana yazılan bütün mektupları, hediyeleri tabii pahalı olmayanları bir çırpıda attım. Öyle bir manyakmışım ki cep telefonu yeni çıktığında sevgilimin bana yolladığı sms leri kâğıda yazmışım. Eski defterleri kapatarak yenisine hazır ve nazır bir şekilde beklemedeyim.