5.05.2008

Paris

İlk gün işe bi kot bi bady saçımıda tepeden sere serpe toplayıp gittim, erkeklerle hiç konuşmamaya çalıştım, kızlara büyük yalakalıklarla yaklaştım ama şans bu ya oranın en sürtüğüyle samimi oldum, sonra bunu farkedince hemen topuk oldum.. Sayfaları b.k gibi yaptılar görevim olduğu halde ses çıkaramayacak kadar aciz zavallı hissettim kendimi.
Bi sonraki sabah işe gitmek istemiyorum diye ağlanarak uyandım, uyandıktan 15 dakika sonra dank etti, "Şu ana kadar hiç bir insan insan evladını sallamamış bi hatunum, iş muhabbetinde babamı bile tanımayan hırslı az buçukta şerefsizin tekiyim şimdi ne sallıyosun ya, sana deselerdi 'kusura bakma götümüze benziyosun bu kurumda çalışamazsın' diye dahamı iyi olurdu! Onca para saçtığın kozmetikler işe yaramış demek ki seni güzel sanmış herif! kalk git hem tipini hem aklını kullan ezik gerzek!" diyerek şıkır şıkır giyinip çıktım dışarı.. İlk iş birini azarlayayım dedim (televizyonda çalışırken sadece kameramanlara bağırma hakkım vardı kalanına yalakalık yapmak zorundaydım işimi halledebilmek için, ama burda işler nasıl yürüyor bilmiyorum ama ilk hakkımı sayfa sekreterinden yana kullandım)
- buraya grafik çizmemişsin?
- söylenmedi
- söylenmesimi gerekti? ne kadardır çalışıyosun sen? yapamıyosan söyle bana getir ben yapayım
- afadersiniz...
Sonra bi pişman oldum, kızı kırdım diye.. içim içimi yedi... Napıyon ya sen dedim, yaşçada nerdeyse en küçükleri sayılırım (tahminimce) böyle sonradan görme bağrış çağrışlarla bi bok beceremezsin anca küfür yersin diye gidip kızı kantine götürüp börek çay ısmarladım, sonra bana Quark expressi öğretsene, hafta sonu geleyim bende sana photoshop'da grafik gösteririm falan filan diye sıçtığım boku temizledim...
Bu olay iyi oldu kızlarla tuvalette kaynaşmaya başladım ohh sonunda diyerek rahatca koltuğa gömülmüştüm ki patron geldi, pasaportumu sordu sonrasında da 5 günlük EXPO Paris zirvesine katılacak kişinin (maalesef ) ben olduğumu söyledi.. Maalesef diyorum çünkü bu kıyakla koca memeli sarışın pozisyonumu garantiledim.. daha geleli 2 gün olduğu halde beni Parise süs bebeği olarak yollamaları ufak çaplı bir kriz yarattı... İşyerinde bi anda kendimi sadece tuvalette tavanı izlerken huzur buluyorum kalan kısmında iğneli sözler, bakışlar ve benden tiksinen insanlar... Kaderde var koca memeli sarışın olmak ne kadar kaçsamda bi şekilde buluyo beni...
Bu olay Pekmezinde hiç hoşuna gitmedi, Pekmez'in İstanbul'a gidiş tarihiyle benim Paris'e gidiş tarihim aynı güne denk geliyor.. 4 saatlik bağrış çağrılarının özeti....
- Hem herkes benden nefret ediyor diyosun hemde kabul ediyorsun böyle birşeyi.... diyemedin mi başkası gitsin diye.... bana bir parça saygın olsa gitmezdin... beni yolcu edeceğine elin herifleriyle Paris'i dolaşmak daha cazip geliyor tabii.. Ne bok varsa orda aklını başından almışlar senin artık hangi muhabirlerin gideceğini duymuşsan bilemiyorum.... Ben İstanbul'da sen Paris'te ne güzel bir ilişki bu ya, nasıl rahat bir adamım ben ya!.. Ben demişim ki bu kızı seviyorum diye cümle aleme yaymışım ama kız Paris'e eğlenmeye gidiyor.... Millet arkamdan neler diyor şuanda kimbilir.... Orda iyi arkadaşlıklar kurarsın ben yokken sıkılmazsın, arkadaşlarınla kah Paris kah İsviçre gezer dolaşırsın.. Zaten meraklıydın hiç arkadaşım yok diyodun al işte sana fırsat git gez dolaş... Piyasanın bütün şerefsizleri ordadır zaten aç kurt köpeklerine seni kuzu gibi göndereyim bende.. Beni seviyo olsaydın gitmezdin ama sen bi Paris'e sattın ne diyeyim herkes gibiymişsin demekki... Birde neden sen? Adamlar buraya geldiğinde götlerine yama olarak beni yolladılar da oraya giderken neden seni gönderiyolar? zaten gazetede ki pozisyonun milletin gözüne batarken birde bunla beni daha çok aşağıla, ne diyim ya helal olsun...
Manyakmı ne yaa!!! sanki Kahramanmaraş'a gitcem.. Bu olaylar gitcem diye heycanlanmamı da unutturdu bana! Bok gibi para var Pekmez'de madem çok seviyon beni, dersin ben seni götüreyim Paris'e gitme onlarla, gitmeyeyim bende (bunu da dedimde çok kızdı burda, hemde baya çok) Kusura bakmasın valla 5 gün 4 gece Parsi gezisini kaçıracak kadar mal biri değilim.. O beni göt gibi bırakıp biliyo gitmeyi, ben gidince 'adi' oluyorum.. Sevgilinle aynı işi yapmıcan ne olursa olsun mutlaka -ki ben pekmezin tırnağı olamam- bir rekabet oluyor... Birde ben Pekmezi hiç böyle görmemiştim o kadar irkin basit geldiki gözüme... Maskelerimiz sanırım yavaş yavaş düşüyor ikimizinde...
Bu arada ben hiç Paris'e gitmedim çok heycanlıyım, ve sanırım Pekmez benden ayrıldı...

2 yorum:

91 dedi ki...

"i am sending you as a sheep into the wolves"
incilden alıntı yapmış Pekmez. yahut Şeytanın Avukatı filminden. iki türlüsü de saçma olmuş bence, konum daha farklı sanki.

Adsız dedi ki...

Ya bu erik paralı birini bul derken kızıyorduk ama eski postlarının hepsi ya zengin biriyle evlencem ya da bok gibi parası var yazıyor. Nasıl iştir bu.
Erik küfür etti, salla onu da, ateş olmayan yerden olmuş bu durum.